Hemen hemen hepinizin ilkokuldan, liseden hatırladığı bir “okulun kötü çocuğu” vardır. Notları iflah olmaz derecede kötü, sınıf arkadaşlarından bir şeyler çalmayı huy edinmiş, sık sık kavga eden, okul kurallarına uymak konusunda zerre çaba göstermeyen “belalı” tipler… Bu gibi kişilerle gereğinden fazla muhatap olmak istemezsiniz hatta mümkünse muhatap olmanızı gerektirecek bir durumun oluşmaması için çabalarsınız. İlerleyen yıllarda kendisi hakkında aldığınız duyumları da “Ne beklenirdi ki?” şeklinde yorumlarsınız genellikle. Çünkü aldığınız duyum büyük ihtimalle bu belalı okul arkadaşınızın kanunlara karşı gelip başını adalet organları ile fena halde belaya soktuğu yönündedir… Peki neden bazı insanlar böyledir? Böyle insanları sosyal hayata kazandırmanın bir yolu yok mudur? Buyrun, zaten incelenmiş olanı birlikte irdeleyelim.
Antisosyal kişlik bozukluğu (ASKB); saldırganlık, aldatıcılık, vicdan ve aidiyet eksikliği, başkalarının haklarına umarsızca saygısızlık etme gibi davranışlarla seyreden ve tedavisi oldukça zor olan bir hastalıktır. Bir bireye antisosyal kişilik bozukluğu tanısı koyabilmek için sayılan davranış örüntülerinin 15 yaşından beri devam etmesi ve 15 yaşından önce de davranış bozukluğu belirtilerinin gözlemleniyor olması gerekmektedir.
ASKB’si olan bir birey, halk arasında genellikle “psikopat” diye yaftalanır. Aslında psikopati ve ASKB’nin birçok ortak yanı da vardır. Şöyle ki ASKB’nin temel özelliklerinden birçoğu uzun yıllar boyunca psikopati ya da sosyopati olarak adlandırılmıştır. Psikopati’nin farkı, bireyde aşağıda bahsedeceğim ASKB semptomlarına ek olarak empati eksikliği, şişirilmiş ya da kibirli bir kendini övme ve söz cambazlığı gibi davranışların da gözlemleniyor olmasıdır.
Antisosyal Kişilik Bozukluğu’nun Ölçütleri (DSM-IV-TR’ye Göre)
a. 15 yaşından itibaren başkalarının haklarını göz ardı etmeye ve çiğnemeye yönelik yaygın davranış örüntüsü (aşağıdakilerden en az üçü ile aynı doğrultuda): 1. Sosyal normlara uymama ve tekrarlanan yasaları çiğneme davranışı. 2. Aldatıcılık. 3. İtkisellik ya da ileriyi planlayamama. 4. Asabiyet ya da saldırganlık. 5. Kendisinin ve başkalarının güvenliğini umursamama. 6. Sürekli sorumsuzluk. 7. Pişmanlık duymama. b. Birey en az 18 yaşında olmalıdır. c. 15 yaşından beri başlayan Davranış Bozukluğu
Antisosyal Kişilik Bozukluğu veya psikopatili bireyler, başkaları ile ilk temasta çekici ve hatta aşırı ikna edici birisi izlenimi verebilirler. Bu özellikleri sayesinde çevresindekilerinin kendi kişisel çıkarlarına hizmet edecek doğrultuda hareket etmesini sağlayabilirler.
Yetişkin yaşamına ayak uydurma konusunda da oldukça başarısız olan ASKB’li bireyler, bir işte uzun süre çalışamazlar. Sık sık ve istikrarsızca iş değiştirirler. Bir eş ya da bir baba(ASKB, kadınlarda erkeklere oranla yok denecek kadar az görülür) olarak düşünülecek kişiler listesinde son sıralardadırlar. Evli olanları genelde eşleri ve çocuklarına şiddet uygular. En iyi ihtimalle eş ve çocuklarını ihmal ederler ve genelde evlilikleri çok uzun sürmez. Suç işlemeye olan meyilleri onlara genellikle hapishaneye giriş bileti çıkarır. Suç işlemiş bireylerin çoğu ASKB hastasıdır diyemesek de ASKB hastası bireylerin çoğu suç işler demek yanlış olmaz.
Antisosyal Kişilik Bozukluğunun Nedenleri
Birçok araştırmacı, antisosyal kişilik bozukluğunu erken yaştaki biyolojik ve çevresel etkenlere bağlamıştır. Erken dönemde ebeveyn kaybı, ebeveyn tarafından reddedilme ve tutarsız yetiştirilmenin ASKB’ye sebep olabileceği düşünülmektedir. Bunların yanında çağdaş araştırmalara göre genetik özellikler, korku ve kaygı eksiklikleri ve daha genel duygusal eksiklikler de bireyde AKSB gelişmesine sebep olabiliyor.
Antisosyal Kişilik Bozukluğunun Tedavisi
ASKB tedavisinde çoğunlukla psikoterapi uygulanır. Bu süreçte asıl odak noktası, hastanın toplum yaşamını ve kuralları anlamasına yardımcı olmaktır. Değişimin gerçekleşebilmesi için hastanın değişim için istekli olması şarttır. Bunun yanında ilaçla tedavi ya da hastaneye yatırma yollarına da başvurulabilir. Hastaneye yatırma tercih ediliyorsa hastanın kendisine, başkalarına ya da topluma zarar verme şüphesi mevcut demektir. Yani hastaneye yatırmak demek, bir anlamda hastayı tecrit etmenin kabul edilebilir şeklidir.