Hipnoz, psikoloji meraklılarından profesyonellere kadar çok geniş bir kitlenin ilgisini çeken bir yöntemdir. Çizgifilmlerden uzun metrajlı filmlere, bilimsel makalelerden sabah kuşağı programlarına kadar pek çok farklı mecrada ele alınan bir konu olması dolayısıyla da herkesin hipnozla ilgili az ya da çok, doğru ya da yanlış söyleyecek bir şeyleri vardır. Gelin, bu gizemli kavramın derinliklerine hep birlikte inelim. Bakalım, bildiklerimizden ne kadarı doğru…
Hipnozda; gönüllü ve işbirliğine yatkın bir kişi, davranışları üzerindeki kontrolünün bir kısmını hipnozcuya bırakır ve gerçekliğin bir miktar çarpıtılmasını kabul eder. Hipnotize olacak kişinin gönüllü olması kadar, hipnoza olan yatkınlığı da önemlidir. Herkesin hipnoza olan yatkınlığı aynı derecede değildir. Kimisi için hipnotize olma süreci kolay ve sancısız geçerken kimisi için ise odaklanmak oldukça zor olmaktadır. Toplumun kabaca %5-%10 arası bir kısmının ise alandaki mevcut bilgi birikimi ile hipnoz yatkınlığı yoktur. Yani bu kişiler hiçbir şekilde hipnotize edilememektedir.
Hipnozcu, hipnoz olayını başlatabilmek için kendince çeşitli yöntemler kullanabilir. Örneğin, bir taraftan gönüllüye gevşemesini telkin ederken bir taraftan da belli bir nesneye odaklanmasını isteyebilir. Filmlerde gördüğümüz köstekli saat, bu rolü üstlenmektedir. Hipnozcu, sakin ve durgun bir ses tonuyla gönüllünün uyumak üzere olduğunu söyleyebilir. Burada kastettiği, gerçek anlamda uyku değil, sadece bir benzetmedir. Uyku ile hipnozun benzer yanları olsa da birbirinden çok farklı kavramlardır.
Günümüzde hipnozcular, otoriter bir tavır takınmazlar. Aksine, gönüllüye rehberlik ederek onun kendi kendisini hipnotize etmesine yardımcı olurlar. Hipnoz eden rolünde değil, danışman rolündedirler.
Hipnotize olmuş birey, hipnoz esnasında şunları deneyimler:
İradenin Kaybolması: Birey, herhangi bir şey için kendi başına harekete geçmektense hipnozcusunun komutunu bekliyor gibidir.
Seçici Dikkat: Birey için hipnozcusunun söyledikleri dışında hiçbir şey dikkate değer değildir.
Zengin Fanteziler: Birey, kendini zaman ve mekândan bağımsız; bir başka boyuttaymış gibi hisseder.
Gerçekliğin Zayıflaması: Birey, halüsinasyonlar görebilir ve gördüklerinin gerçek olup olmadığını sorgulamaya ihtiyaç dahi duymaz.
Telkin Edilebilirliğin Artması: Hipnoz halindeki birey, telkine her zamankinden daha yatkındır.
Hipnotik Telkinler
Hareketin Kontrolü: Birey, hipnoz halinde iken kendinden istenenleri istemsizce yapar. Örneğin ayağa kalkması istendiğinde görünmez eller tarafından ayağa kaldırıldığını düşünür. Hipnoz sonrasında, hipnoz anındaki telkinin etkisiyle, bir anahtar uyarıcının ardından, önceden telkin edilmiş davranışı gerçekleştirebilir. Örneğin; hipnozcu burnunu kaşıdığında, o yönde telkin alan birey, odanın ışığını açabilir. İçten gelen güdüyle davranışı sergileyen birey, davranışına kendince açıklamalar getirme eğilimindedir. “Hava kararmaya başladı, ışığı o yüzden yaktım.” gibi…
Hipnoz Sonrası Amnezi: Hipnozcu, bireye hipnozdan sonra bir anahtar uyarıcıyla karşılaşıncaya kadar hipnoza dair hiçbir şey hatırlamamasını telkin edebilir. Hipnozu deneyimleyen bireylerin çoğu, bu telkinin etkisiyle gerçekten hipnozdan sonra hiçbir şey hatırlamamaktadır. Bunun, fizyolojik bir sebebi yoktur. Çünkü anahtar uyarıcıdan, örneğin hipnozcu parmağını şıklattıktan sonra, unutulan her şey hatırlanmaktadır.
Pozitif ve Negatif Halüsinasyonlar: Birey, hipnoz esnasında hipnozcunun telkininin etkisiyle orada olmayan şeyleri görebilir, sesler duyabilir (pozitif halüsinasyon) ya da mevcut, algılaması gereken şeyleri algılayamayabilir (negatif halüsinasyon). Telkin edilen halüsinasyonlar, anahtar uyarıcılarla hipnoz deneyiminden sonra da devam ettirilebilir. Negatif halüsinasyonlar, dindirilemeyen acıların algılanamamasını sağlamak amacıyla kullanılabilir.
Hipnozun Kullanım Alanları
Hipnoz, bir dizi ruhsal ve bedensel rahatsızlığın tedavisinde aktif olarak kullanılmaktadır. Tıpta en çok; prosedürlere bağlı kaygının azaltılmasında, çeşitli hastalıkların tedavisine bağlı mide bulantısında ve acı hissinin zayıflatılmasında kullanılır. Psikoloji alanında ise daha çok, bağımlılıklarla mücadelede kullanılmaktadır. Hipnozu duygusal sorunlara müdahale amacıyla kullanan psikoterapistler de bulunmakla birlikte; bu kullanım alanı, profesyoneller arasında etik tartışmalarını alevlendirmektedir.